
Sanat terapisi terimi sanatçı Adrian Hill tarafından 1942 yılında tüberküloz hastalarıyla birlikte yaptığı çalışmayı tanımlamak amacıyla kullanılmıştır. Hill, bu çalışmasında resim yapmanın sadece hastaların vakit geçirmelerini sağlamakla kalmayıp, bu hastaların kaygı ve travmatik yaşantılarını anlatmak için bir araç olduğunu saptamıştır (Akhan, 2012; Case ve Dalley, 2014; Malchiodi, 2005).
Sanatla terapi; ruh sağlığı ve herhangi bir sanat alanında eğitimini tamamlamış bir uzman eşliğinde kişilerde bedensel ve ruhsal problemleri azaltmak, motivasyonu arttırmak, stres yaratan etkenler ile baş edebilmelerine yardımcı olmak üzere çeşitli sanat malzemelerinin kullanılması olarak tanımlanmaktadır (Case ve Dalley, 2014; Coşkun, Yıldız ve Yazıcı 2010; Geue ve diğ., 2010; Malchiodi, 2005). .
Sanat, içe atılmış ya da içe alınmış tüm yaşantıların yaşantımıza etkilerini ortaya koyan bir dışavurumcudur. Sanat çalışmalarında içe attığımız yaşantılar sanatta içeriği (konuyu) oluşturur. İçe aldığımız yaşantılar ise perspektifi (biçim ve tarzı) oluşturur. Sanat yolu ile ortaya çıkan ürün ile neler yapılacağı, onun iyileştirici gücünden nasıl yararlanılacağı sanat ve terapinin birleştiği noktadır.
Sanatla terapi ise, kişinin kendi öznel yaşantısı ile kendi ihtiyaçlarını görebilme sürecidir. Yani kişinin iç dünyasına yaptığı bir yolculuktur. Sanatla terapide, sanatı kendimize ulaşmak için bir araç olarak kullanmaktayız. Sanatla terapi çalışmaları ile kişinin farkındalığı artar, egosu güçlenir. Farkındalığın artması ve egonun güçlenmesi sorunlarını daha rahat çözebilen, baş etme mekanizmaları daha güçlü, hayatta daha olumlu bakabilen bireyler olmamızı sağlar.
Sanatla terapi kişiyi kendisiyle, sorunuyla, travmasıyla yumuşak bir biçimde buluşturur ve kişinin kendisini daha rahat anlamasını, anlatmasını sağlar.
Sanatla Terapinin Kullanım alanları:
Sanatla terapi ile her yaştan bireyle çalışılabilir. Sözel olarak kendini ifade edemeyen bireyler için bu yöntem özellikle etkilidir. Otizm, zihinsel gerileme, depresyon, bağımlılık sorunu olan yetişkinler, demansı olan hastalar veya kronik hastalığı olan çocuklar bu gruba örnek olarak verilebilir.
Literatürde, travmatize olmuş bireylerin yoğun duygularını sözel olarak ifade edememelerinden dolayı zorluklar yaşadıkları belirtilmekte olup; sanatın özellikle önemli bir hastalık tanısı alan bireylerde de faydalı olduğu anlatılmaktadır. (Aydın, 2012). Appleton (2001) travmatik bir olay yaşamış bireyler ile yaptığı çalışmada, sanatla terapinin travmatik olayın çözümlenmesinde etkili olduğuna vurgu yapmıştır.
Theorell ve diğerlerinin (1998) yaptıkları çalışmada, bireylerin somatik rahatsızlıklarının sanatla ifade edilmesi için cesaretlendirilmesi ile sanatın bedensel ve ruhsal durumlar arasında bir köprü olduğu görülmüştür. Turetsky ve Hays (2003) geçmişlerini geride bırakmaları nedeniyle bir kayıp duygusu yaşayan ve bu nedenle bir nevi yas sürecine giren yaşlı bireylerle yaptıkları bir çalışmada, sanatla terapinin depresif belirtileri azaltarak daha sağlıklı bir psikolojik sürece neden olduğunu göstermişlerdir. Rabin (2003) ise yeme bozukluğu olan bireyler ile yaptığı çalışmada sanatla terapinin iyileştirici etkisinden bahsetmiştir. Kanser ile mücadele etmeyi sürdüren bireylerde sanatla terapinin etkinliğini değerlendiren çalışmalarda da bireylerin duygularında, öz farkındalıklarında ve diğer bireylerle olan ilişkilerinde olumlu bir gelişme olduğu görülmüştür (Luzzatto ve Gabriel, 2000).
Ergen ve Sanatla Terapi:
Gençlerde anksiyete ve depresyon gibi ruhsal belirtilere karşı sanatla terapi uygulamalarının rehabilite edici etkisi olduğu da saptanmıştır (Bush, 1997; Harvey, 1989).
Araştırmalarda, sanatın akıl, beden ve ruha aynı anda ulaşabilme özelliği vurgulanmakta (Siegel, 1989) ve sanat faaliyetlerinin özellikle gençlerin kendilerini güvende hissetmelerini sağlayacak bir ortam hazırlayarak onların terapötik sürece katılımlarını güçlendirmektedir. (Graham, 1994; Linesh, 1998; Mercedes-Ballbe, 1997; Reynolds, 1990; Riley, 1999).
Ergenler ile çalışırken sanatla terapi geleneksel tedavilere yardımcı olarak ek avantajlar sağlayabilir. Sanat terapisi, akademik zorluklar, akran baskısı, öğretmenler ile yaşanan çatışmalar gibi okulda yaşanan sorunlar ile birlikte ebeveynin ölümü, ebeveyn bağımlılığı ve istismarı, boşanma ve ayrılma gibi sorunlarla da kullanılmaktadır (Shostak ve diğ., 1985). Sanatla terapi uygulamalarının ergenlerin kendi iç dünyaları ile tanışmalarına sebep olduğu, özgüvenlerine ve güçlü bir benlik algısı gelişimine katkı sağladığı görülmüştür (Mankauskiene ve Vaitkeviciene, 2009).